MÜCTEBA ONURHAN ÖZMUMCU
ÖZET
Bilişim disiplininin temel kavramlarından biri olan enformasyon ve buna bağlı Enformasyon Sistemleri (ES), özellikle orta ve büyük-ölçekli kurumlar açısından gitgide önem kazanmakta ve Bilişim Teknolojileri (BT) gelişimi doğrultusunda hızla şekillenmeye devam etmektedir. İletişim Teknolojileri araçlarının da katkısıyla bu sistemler; kuruma özgü veri ve enformasyon yönetimine olanak sağlamakla birlikte, aynı zamanda kurum çalışanlarının sorumlu olduğu iş süreçleri ve iş iletişiminde de etkili olmaktadır. Bu çalışmanın amacı; takibi gittikçe zorlaşan ve yenilikçi bakış açısı gerektiren Bilişim ve İletişim Teknolojileri de göz önünde bulundurulduğunda, günümüz işletmelerindeki kullanımını ve endüstriyel anlamda enformasyon sistemlerinin kullanımının önemini anlatmaktır.
ABSTRACT
Information and related information systems (ES), which are one of the basic concepts of information discipline, are becoming increasingly important, especially from the point of view of medium and large-scale institutions and continue to take shape rapidly in line with the development of Information Technologies (it). Thanks to the contribution of communication technologies tools, these systems provide organization-specific data and information management, but also are effective in business processes and business communication, where employees of the organization are responsible. The purpose of this study; considering information and communication technologies that are increasingly difficult to follow and require an innovative perspective, it is to explain their use in today’s businesses and the importance of using information systems in an industrial sense.
GİRİŞ
İşletmelerin çevresel unsurlarla etkileşime açık yapılar olduğunu savunan Sistem Yaklaşımı ile birlikte, Yönetim Bilimine yönelik olarak farklı yaklaşımlar ortaya konmaya başlanmıştır. Bu yaklaşımların temelinde işletmelerin, iç ve dış çevrede yaşanan değişimler karşısında, dinamik dengeyi kurmaya çalışan bir canlı olarak ele alınmaya başlanması ve teorilerin bu bakış açısıyla oluşturulması yatmaktadır. Stratejik Yönetim yaklaşımının temelinde, işte, bu değişen çevre içerisinde yaşayan işletmelerin; yaşantısını sürdürmesi ve bu sırada da sürdürülebilir bir rekabet avantajı yakalaması dürtüsü vardır. Bu yaklaşıma göre işletmelerin içinde bulundukları pazarda, rakiplerine karşı geçici bir rekabet avantajı yakalaması yeterli olmayacak, yakaladığı bu avantajlı konumu hep korumak için dinamik bir süreç olan, gelişim içerisinde bulunması gerekecektir. Bu ise, çevresindeki değişimleri doğru olarak algılayabilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu noktada işletmelerin ömürlerinin, doğru enformasyonun temin edilmesine ve bunun bilgiye dönüştürülmesine bağlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüz işletmeleri; çevresel değişimlere karşı daha duyarlı, etkinlik ve verimlilik odaklı, küresel iş çevresinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan, karmaşık teknolojilerden yararlanarak rekabet edebilen organizasyon yapılarına sahiptir. Enformasyon sistemleri (Information Systems-IS), modern organizasyonların temel altyapısıdır. Organizasyonu bir sistem olarak ele aldığımızda, IS, alt sistemlere (iş birimleri, departmanlar, süreçler vb.) yönelik faaliyetleri ve kaynakları koordine etmeye yardımcı olur. Bunu izleyen aşamalarda da, içsel verimliliği sağlar. Bunun yanında, enformasyon sistemleri organizasyonların dış çevrelerindeki gelişmeleri takip edebilmelerini kolaylaştırarak, çevresel unsurları anlamalarına yardımcı olur. Çevresel faktörlerdeki heterojenlik ve değişimin hızı, çabuk karar verme zorunluluğu ve veri kirliliği, iş süreçlerini güvence altına almak isteyen organizasyonları enformasyon teknolojilerine (IT-information technology) bağımlı olacak şekilde değiştirmiştir.
Enformasyon Teknolojileri ve Enformasyon Sistemleri
Bir enformasyon süreci, verilerin toplanmasıyla başlar. Veri olarak adlandırdığımız kavram ise; ham, özetlenmemiş, analiz edilmemiş gerçeklerdir. Veriler enformasyonun hammaddeleridir. Enformasyon ise verinin alıcı için anlamlı ve kullanışlı bir biçime dönüştürülmesidir. Yani, enformasyon, verinin anlaşılmış şeklidir. Kullanışlı bir enformasyonun ihtiyaç duyulduğu zaman ulaşılabilir olması; eksiksiz, hatalardan arındırılmış ve kullanıma elverişli olması; kullanıcının anlayabileceği bir biçime sokulmuş olması gerekmektedir. Enformasyonun, organizasyonun etkin faaliyet gösterebilmesi için, belli becerilere dönüştürülmesiyle bilgi ortaya çıkar. Enformasyon dinamik yapıya sahip bir süreçtir. Bilgi ise bir durumdur. Bilgi, hayata geçirilmiş enformasyondur. Deneyimleri, değerleri, sosyal ilişkileri, bütünleştirilmiş enformasyonu ve kişisel uzmanlık ile becerilere bağlı olarak oluşan sezgileri kapsar. Yani, işletmelerin ayakta kalabilmeleri sağlayacak bilgi, ancak doğru enformasyonun varlığı ile oluşturulabilecektir. Bu temel kavramlardan hareketle Enformasyon Sistemleri (IS) ve Enformasyon Teknolojilerine (IT) geldiğimizde, genelde bu iki kavramın uygulamada birbirinin yerine kullanıldığına tanık oluyoruz. Bu karmaşıklık ise, şirketlerin IS/IT odaklı olunmasını; donanım ve yazılıma yönelmiş olmakla eş tutmasına neden olmaktadır. Böyle bir zihniyetin sonucunda ise, IT altyapısının ya da enformasyon sistemlerinin kurulmasından sorumlu birimler ile organizasyonun fonksiyonel bölümlerinin arasında bir koordinasyonsuzluk oluşur. İş süreçleri bir bütün olarak görülemez ve enformasyon sistemlerinin iş süreçleri ile bütünleştirilmesi başarısızlığa uğrar. Esasında IS, bir şekilde organizasyonlarda varlığını hep sürdürmüştür. IT ise kendisini yeni yeni göstermeye başlamıştır. Dolayısıyla, IS’in, IT organizasyonlara gelmeden de var olduğunu söyleyebiliriz. IT kavramı donanım, yazılım ve telekomünikasyon ağlarını içeren bir teknolojiyi işaret eder. Bu nedenle; hem somut (servis sağlayıcılar, bilgisayarlar, ağ kabloları vb.), hem de soyuttur (her çeşit yazılım). IT, bilginin ve diğer sayısal içeriğin elde edilmesini, işlenmesini, depolanmasını, dağıtılmasını ve paylaşılmasını kolaylaştırır. IS ise; kişi ya da organizasyonların, teknolojiden yararlanarak; enformasyonu toplaması, işlemesi, depolaması, kullanması ve dağıtması olarak tanımlanabilir. Bu nedenle de IS’in, IT’den yararlandığı söylenebilir. Yani IT, IS’in belli amaçlara ulaşabilmesini kolaylaştıran bir teknik alt yapıdır.
Enformasyon Sistemlerinin Organizasyonlar İçerisinde Gelişimi
Kuşkusuz enformasyon sistemlerinin etkinliği ile gücü her geçen gün artan bilgisayarlar (kişisel bilgisayarlar ya da servis sağlayıcılar) arasında kuvvetli ve doğru yönlü bir ilişki vardır. Bilgisayarlar verinin depolanmasında, sınıflandırılması ve gruplanmasında, işlenmesinde ve dağıtılmasında insanlara, dolayısıyla kurumlara önemli avantajlar sağlamışlardır. İş dünyasında bilgisayarların kullanımı 1950’lerin başlarına denk gelmektedir. Fakat önem kazanmaya başladığı zaman, çok amaçlı büyük bilgisayarların (mainframe) gelişmeye başladığı 1960’ların sonlarıdır. 1970’lerde ise, mini bilgisayarların artan gücü ve işlem kapasitesi, çeşitli iş uygulamalarında kullanılmaya başlanmasına yol açmıştır. Bu uygulamalar, daha önceki büyük bilgisayarlar ile gerçekleştirilemeyecek ya da gerçekleştirilmesi ekonomik açıdan uygun olmayacak çalışmalardır. Teknolojik gelişime dayanarak, IS’in organizasyonlarda konumlandırılması 3 dönemde incelenebilir:
1. 1960-1970 arası dönem (Veri İşleme Dönemi): Bu dönemde operasyonel faaliyetlerin otomasyonu ile veri ilişkisine odaklanılmıştır. Otomasyon sayesinde etkinliği arttırmak ve bu yolla da kârı maksimize etmek temel amaç olmuştur. Maaş bordrosu sistemleri, genel muhasebe sistemleri ve bazı rutin sekreterlik -yazışma- işlemlerinin otomasyonuna yönelik sistemler bu dönemin eseridir.
2. 1970-1980 arası dönem (Yönetim Bilişim Sistemleri Dönemi): Bu dönemde yapılan çalışmalar, karar verici olarak yöneticinin etkinliğini arttırmaya yönelik olmuştur. Yine bu dönemde geliştirilen hesap ve tablolama programları ile veritabanı sistemleri sayesinde, yöneticilerin sorgulama ve analiz yeteneklerine esneklik, hız ve kesinlik kazandırılmıştır. Yöneticiler karmaşık veri yığınları arasında istedikleri enformasyona, özel filtre programları vasıtasıyla hızlı bir şekilde erişebilme şansına kavuşmuşlardır.
3. 1980 sonrası dönem (Stratejik Enformasyon Sistemleri Dönemi): Bu dönem de ise, enformasyon sistemleri; şirketlerin rekabet edebilirliğini arttırmak, dönüşümünü* sağlamak ve bu yolla, yapılan işin doğasını değiştirmek amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. Yukarıdaki sınıflama IS/IT’nin gelişimi ile ilgili genel bir bilgi verse de, organizasyonlar içerisindeki gelişimi, fayda/maliyet odaklı bir zihniyet ile gerçekleşmiştir Gerçi enformasyon sistemlerinin yaşamsal açıdan gerekliliği ve yapabilecekleri, artık tüm dünyada kanıtlanmıştır. Buna inanmayan şirketler bile, modern gözükmek ve çağın gerisinde kalmamak adına teknolojiye geçiş yapmaktadırlar. Ama burada vurgulanmak istenen nokta, en uygun maliyetle en yüksek performansı sağlayabilecek teknolojiye odaklanmaktır. Bu nedenle, organizasyonlarda IS/IT’nin gelişimini aydınlatabilmek için hem pratisyenlere, hem de akademisyenlere ışık tutması amacıyla, maliyet tabanlı bir gelişim modeli olan “Gelişim Evreleri Modeli” kullanılmaktadır. Nolan ve Gibson’un 1974 yılında geliştirdikleri orijinal 4 evre modeli, 1979 yılında Nolan’ın, yaptığı çalışmalara dayanarak 2 evreyi daha eklemesiyle 6 evre modeli olarak geliştirilmiştir. Model IT’nin kullanılması ve yönetilmesinin tanımlanabilir gelişim aşamalarının, organizasyonlardaki geçiş evrelerini göstermektedir. Bu gelişim aşamaları, organizasyonun olgunluk seviyeleri ile bağdaştırılmış ve ardından IT’nin geliştirilmesine yönelik anahtar konular açıklanmıştır. Nolan gelişim aşamalarının; tıpkı satış gelirlerinin hesaplanması gibi, veri işleme yapılan harcama tutarlarının hesaplanarak tanımlanabileceğini savunmuştur. Hipotezi, veri işlem giderlerinin zaman içerisinde S eğrisi çizeceğidir. Hepsinden önemlisi, IT’nin organizasyonlarda genel kullanımı açısından bu eğri öğrenme yolunu ifade etmektedir.. Nolan’ın varsayımı; enformasyon sistemleri yönetiminin odak noktası, gelişimin ilk evrelerinde teknoloji üzerinedir. Dönüşüm noktası üçüncü evrenin bitmesiyle beraber gerçekleşir. Bu aşamadan sonra, ilgi, organizasyonun veri kaynaklarının yönetimi, veri tabanı teknolojisinden yararlanma ve metotlar üzerine kayar.
IS/IT’ nin maliyetlere göre gelişim evreleri ve özellikleri ise şu şekildedir:
1. Başlangıç: Maliyetleri azaltacak şekilde sekreterlik işlerini ve rutin işleri otomatikleştirecek toplu işleme* (batch processing) ile tamamen operasyonel sistemlere odaklanılır. Bu aşamada yönetimin bu girişimlere ilgisi yetersizdir.
2. Yayılma (Contagion): Kullanıcının yüksek fayda beklentisine göre, talep edilen uygulama sistemlerinde hızlı bir artış gerçekleşir. Çevrimiçi sistemlere geçiş, bütün kullanıcıları tatmin etmeye yetecek biçimde artan veri işlem harcamaları, gevşek bir kontrol süreci bu evrenin temel özelliklerindendir.
3. Kontrol: Yönetimin maliyet kaygılarına bağlı olarak projelerin bir getirisinin olduğunun ispatlanması gerekliliği ortaya çıkar. Buna bağlı olarak planlar yapılır, belirli yöntem ve standartlar uygulanmaya başlanır. Sık sık uygulamaların yığılması ve gecikmeler (backlog) ve tatmin olamayan kullanıcıların ortaya çıkmasıyla karşılaşılır.
4. Bütünleşme: Mevcut sistemleri bütünleştirebilmek için önemli harcamalar (veri tabanları vasıtası ile) yapılmaya başlanır. Kurulan sistem için kullanıcılar sorumluluk üstlenmeye başlar. Kullanıcı ihtiyaçları ve teknoloji kullanımına yatkınlık seviyesi göz önüne alınarak, verilen hizmetler arttırılır ve çeşitlendirilir.
5. Veri Yönetimi: Enformasyon ve bilgi, organizasyon içerisinde paylaşılmaya başlanır. Kullanıcıların, bilginin değerini anlaması halinde veri tabanı maksimum fayda sağlanacak şekilde kullanılır.
6. Olgunluk: Organizasyon içerisinde IS/IT’nin planlanması ve gelişimi, işletmenin gelişimi ile yakın bir koordinasyon içerisindedir. Artık veri kaynakları ve akışı stratejik olarak planlanır ve yönetilmeye başlanır. Sürece son kullanıcı da dâhil edilir.
Faaliyet örgütleri anlamda da enformasyon sisteminin işlevleri şu şekildedir:
Giriş: İşletmeden ve ya çevreden ham veri toplamaktadır.
İşleme: Toplanan ham veriyi anlamlı bir biçime dönüştürür.
Çıktı: İşlenmiş enformasyonu kullanacak kişilere ve ya kullanacağı faaliyetlere transfer eder.
Enformasyon Sistemlerinin İşletmeler İçin Stratejik Önemi
Son yıllarda teknolojik gelişime, ihtiyaca ve kullanıma paralel olarak, tüm ekonomiyi saran bir enformasyon devrimi varlığını hissettirmektedir. Hiçbir işletme bunun etkilerinden kaçamaz. Enformasyonu temin etmenin, işlemenin ve dağıtmanın maliyetindeki çarpıcı düşüş, işletmelerin iş yapma biçimlerini de değiştirmektedir. Bu bağlamda bahsedilen enformasyon devrimi rekabeti üç yönde, çarpıcı bir şekilde etkilemiştir:
· Sektörün yapısını değiştirmiş ve bunu yaptığı anda da rekabetin kurallarının değişmesine neden olmuştur.
· Şirketlere rakiplerini geçmelerini sağlayacak yeni yollar önererek, rekabet avantajı yaratmalarını sağlamıştır.
Tamamen yeni işler yaratmıştır. Hatta bunlardan bazıları, şirketin mevcut operasyonlarının içinde doğmuştur Bugün, iş çevresi; artan bir rekabet yoğunluğu, küreselleşen dünya ekonomisi, hızlı teknolojik değişimler ve müşterilerin, tedarikçilerin, iş gücünün artan beklentileri ile temsil edilmektedir. Bu durum süreklilik arz eden karmaşıklık ve dinamik çevre unsurları içerisinde ayakta kalabilmek için, stratejik düşünme ve karar verme becerisini gerektirmektedir. Enformasyon sistemleri, bu mücadele için gerekenleri karşılayacak güçte bir araçtır. Bu nedenle stratejik avantaj ve uzun dönemde rekabet edebilirlik; işletmenin sistematik bir şekilde yakın ve genel çevresinden ilgili enformasyonu, zamanında ve güvenilir bir şekilde toplayıp, işlemesine bağlıdır. Küreselleşme eğiliminden iş çevresinin de payını alması, işletmeleri farklı kültürel düzenlemeler içerisinde faaliyet göstermeye zorlar. IS, bu çevreyi tarayıp, iş fırsatlarına yönelik değer geri bildirimlerini sağlar. Pazar koşullarına yönelik değerli enformasyonların oluşturulmasını sağlar. Bu geribildirimler işleri tasarlamada ve yürütmede, çevresel fırsatlar ile güçlü yönlerin, pazar stratejilerinin örtüşmesini sağlamada kullanılır. Buna ilave olarak, enformasyon sistemleri, organizasyonların küresel olarak yürüttüğü birçok faaliyeti birbirine bağlayarak ve koordine ederek, içsel etkinliği arttırır. IT altyapısı (bilgisayarlar, internet, yerel ağlar, servis sağlayıcılar vb.), gün geçtikçe şirketlerin rekabet performansları arasındaki farkın temel belirleyicisi haline gelmektedir. Yeni rekabet stratejileri ve örgütsel dönüşüm, IT altyapısına yapılan yatırımlara gereksinim duyar. IT altyapısının desteklediği yetenekler, sanal organizasyonlar gibi, IT altyapısına dayanan ve dinamik şebeke yapısı sergileyen yeni organizasyon yapılarının oluşmasını sağlar. Sanal değer zincirinin geliştirilmesine yardımcı olarak elektronik ticareti kolaylaştırır ve işletmelerin stratejik tercihlerinin bir parçası haline gelir. IT altyapısının sağlayacakları, özellikle bağlantı ve bütünleşme becerileri nedeniyle, küresel rekabet içerisindeki işletmeler için hayati bir önem taşır. IT altyapısı, işletme süreçlerinin planlanmasında ve değiştirilmesinde önemli bir engel veya mümkün kılıcı olabilir. IT, şirketlerin üretim süreçlerini tamamen etkiler. Daha da ileri giderek, ürünü baştan şekillendirir. Böylece müşteriler için değer yaratır. IT’nin rekabet sürecinde yapabilecekleri konusunda altı çizilmesi gereken katkılarından birisi de “değer zincirine “olan etkisidir. IT, değer zincirinin her noktasına nüfuz eder. Değer yaratacak faaliyetleri dönüştürür ve onlar arasında doğal bir bağlantı oluşturur. Her değer yaratan faaliyet; hem fiziksel bileşene, hem de enformasyon işleme bileşenine sahiptir. Fiziksel bileşen işletmenin faaliyetlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan her türlü fiziksel görevi kapsar. Enformasyon işleme bileşeni ise, faaliyeti yerine getirebilmek için gerekli olan veriyi yakalama, işleme ve dağıtma aşamalarını kapsar. Değer yaratan faaliyetler enformasyonu yaratır ve kullanır.
IT’nin şirketlere getirdiği faydalara rağmen, IT tarafından yaratılan fırsatlar ile bu teknolojiden etkin bir şekilde yararlanmak arasında fark vardır. Bu fark iki faktörden doğar:
1. IT’nin fonksiyonelliğindeki ve maliyet performansındaki artış birçok işletmeye aynı şekilde stratejik fırsatlar sunmaktadır.
2. Birçok üst düzey yöneticinin enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerini yönetme konusunda ya hiç tecrübesi yoktur ya da çok az vardır. Bu nedenle, bu yeni stratejik fırsat ile işlerini ilişkilendirebilecek deneysel temele sahip değildirler. Bu noktadan hareketle IT’den, stratejik ihtiyaçları karşılamak amacıyla yararlanmak söz konusu olduğunda, 5 temel konuya dikkat etmek gerekir. Bunlar:
1. Yönlendirici Güçler: Yeni IT Ekonomisi (maliyet performansı yaratan işlemciler, telekomünikasyon teknolojisi ve yazılımlar), meydan okuyan bir iş çevresi (yoğun küresel rekabet ile yüzleşmek)
2. Üst Yönetimin Girişimci Tutumu: Teknolojinin sağlayacağı stratejik fırsatlardan yararlanabilmek için, üst yönetimin sahip olması gereken tutumlardır. Bu tutumları şöyle sıralayabiliriz:
· Teknolojiyi işe yönelik düşüncenin temel parçalarından biri olarak görmek
· Yeni teknolojinin üst düzey yöneticilerin kararlarını nasıl etkileyebileceğini araştırmak
· Çapraz fonksiyonel organizasyonların teknolojiden nasıl yararlanabileceğini araştırmak
· Planlama ve üretim süreçlerinin teknolojiden sonuna kadar yararlanması üzerinde düşünmek
3. Lider işletmelerin stratejik pozisyonlarını geliştirmek için IT’den nasıl yararlandıkları?
4. IT’nin bünyesinde barındırdığı stratejik fırsatları keşfedebilmek için, basit fakat kullanışlı bir uygulama modeline sahip olmak
5. IT’nin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için doğru bir yönetsel yaklaşım benimsemek.
İşletmelerde Stratejik Düşünme Becerisi ve Stratejik Planlama İhtiyacı
Organizasyonlarda teknolojik alt yapının seçimi, enformasyon sisteminin kurulumu ve geliştirilmesi rastgele seçimlere bağlı olamaz. Keyfi olarak yapılacak tercih ve düzenlemeler, sadece maliyet artışına değil, tüm iş süreçlerini etkileyeceği için, işletmelerin iflasına kadar gidecek sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla, atılacak adımların düşünülmüş ve planlanmış olması işin doğası gereğidir. Ancak bu sürecin sonunda, işletme için doğru kararlar olarak adlandırılabileceğimiz seçimler yapılabilecek ve bu seçimlere ulaştıracak yol haritaları olan stratejiler belirlenebilecektir. İşletmelere stratejik yönetim boyutundan baktığımızda, değişimlere tepki verme biçimine göre iki tip işletme genellemesi yapabiliriz. Bunlardan ilki reaktif işletmelerdir. Bunlar, çevresel değişimlere ve bunun oluşturacağı koşullara, ancak o koşullar ile karşılaştığında cevap verebilen işletmelerdir. Proaktif işletmeler ise, bulunduğu çevreyi ve koşulları daima takip eden ve gelecekteki değişimi bugünden tahmin edip, ona göre davranışlarını belirleyen işletmelerdir. Proaktif işletmelerin; stratejik düşünme becerisinin temeli olan bütüncül (holistik) bakış açısıyla yaklaşıldığında, çevreyi etkileyerek değiştirebilme yeteneğine sahip işletmeler olduğu söylenebilir. Bu işletmeler stratejik bakış açısını kurum kültürlerinin bir parçası haline getirebilmiş yapılardır. Formal olmasa da, her organizasyonun muhakkak bir stratejisi vardır. Mintzberg, bu konuda stratejiyi ikiye ayırır:
· Planlanan Strateji: Organizasyonun resmi stratejisidir. (yazılı olabilir ya da olmayabilir)
· Gerçekleştirilmiş Strateji: Kararların ve örgütün aktörlerinin üstlendiği faaliyetlerin yansımasıdır.
Planlamanın, en genel anlamıyla bugünden gelecekte nelerin gerçekleştirilmek ve nerede olunmak istendiğinin; bunun için nelerin ve nasıl yapılması gerektiğinin belirlenmesi olduğunu söyleyebiliriz. Buradan da anlaşılacağı üzere planlama bir süreçtir. Bu süreç; geleceği, neyin belirsiz ve tahmin edilemez olduğunu anlamaya odaklanır. Yöneticilere, stratejik değişimleri gerçekleştirirken, izleyeceği yolları belirlemesinde ve bu yolda ilerlemesinde yardımcı olur. Bu nedenle planlamanın amacı katı bir plan ortaya koymak değil, insanları düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirmektir. Bu da, stratejik düşünme becerisinin önemini yeterince arttırmakta ve vazgeçilmez kılmaktadır. Planlama perspektifinden bakıldığında, planlanmamış hiçbir şey strateji niteliği taşımaz. “Harekete geçmeden önce düşünmek” temel ilkedir. Bir plana stratejik olma özelliğini ise, o planın kapsamı ve ufkunun (gerçekleştirileceği zaman dilimi) genişliği kazandırır. Stratejik planlar, değişen bir çevre içerisinde sektörü, pazarları ve organizasyonları bir bütün olarak göz önünde bulundurarak hazırlanır. Bu nedenle proaktif tutum sergileyen organizasyonlar, stratejik planlamayı bir iş yapma refleksi haline getirmişlerdir. Stratejik düşünme eğilimi, bir işletmede, aşağıdaki soruların cevaplarının bulunmasına yardımcı olmaya çalışır:
· Rekabetin gelecekte izleyeceği seyir nedir?
· Müşterilerin gelecek ihtiyaçları nelerdir?
· Rakipler nasıl bir davranış izlemektedirler?
· Rekabet avantajı nasıl kazanılabilir ve sürdürülebilir?
Stratejik düşünme becerisi; amaçlara odaklanan, dün-bugün-yarın sentezini yapabilen, olayların birbiri ile bağlantısını görebilen, bütüncül (holistik) bakış açısına sahip, karar verirken fayda/risk analizini yapabilecek davranışları bünyesinde barındıran bir yetenektir. Stratejik düşünme sürecinin yapısı sorgulanmaya başlandığında, iki farklı görüşün ortaya çıktığını görmekteyiz. Bir tarafta, stratejik düşünmenin analitik düşünce sistemi temelinde, katı bir şekilde mantığı kullanması gerekliliğini vurgulayan rasyonel düşünce (rational thinking) bakış açısı; diğer yanda da, yaratıcılığın ön plana çıkması gerektiğini savunan üretken düşünce (generative thinking) bakış açısı vardır. Rasyonel düşünce; stratejik düşüncenin ağırlıklı olarak mantıksal bir faaliyet olduğunu savunur. Üretken düşüncede ise; rasyonel düşüncenin önemi göz ardı edilmez. Fakat yardımdan çok engel teşkil edeceği savunulur. Bu düşünce tarzı, stratejileri oluşturacak birimlerin rasyonel düşünceye kendisini çok fazla kaptırmaması gerektiğini, yaratıcılığın en önemli varlığı olduğunu vurgular. Rasyonel düşünce analitik becerileri gerektirir. Olaylara sebep-sonuç ilişkileri içerisinde bakabilmeyi, verilere göre hareket etmeyi, katı tutarlı ve objektif olmayı şart koşar. Ama gerçek yaşamda uğraşılması gereken veriler yoğun, düzensiz ve değişken, erişimi kısıtlı ve bazen de kaynağı belli olmayan bir yapıya sahiptir. Üstelik insanların enformasyon işleme ve depolama kapasitesi de sınırlıdır. Dolayısıyla bazen içgüdülere dayanarak hareket etmek, karar vericiye dışarıdan bakabilme özgürlüğünü ve kararlarında esnek olabilme şansını tanıyacaktır. İşte stratejik düşünme becerisi, bu iki yaklaşımın ölçüsünü tutturabilme yeteneğidir. IS söz konusu olduğunda ise, yanlış bir şekilde, ilgilenilebilecek tek stratejinin planlanan strateji olduğu varsayılır. Ve bu stratejik süreç; bilinçli, analitik, yukarıdan aşağıya, kontrol merkezli, basitçe modellenebilen bir süreçtir. Ne yazık ki, günlük hayatta strateji formülasyonu, bahsedilen formülasyonlardan farklıdır. Artırımcılık (değişimi ufak değişiklikler ile uzun bir zaman periyoduna yayarak gerçekleştirmek), işin içinden çıkamamak, miyopluk, evrimsel karar verme gibi süreçlerin etkileri baskın gelmektedir. Rasyonel düşünce tam bir bilinçlilik düzeyinde düşünceye eğilimlidir, stratejik varsayımların net olarak dile getirilmesini ister. Olaylar düzenli bir sıra içerisinde gerçekleşir. Bu da düzenli bir şekilde düşünüp formüle edebilmeyi ve uygulamayı sağlar. Fakat uygulama sırasında beklenmeyen sürprizler ortaya çıkmaya başlar. Planlama süreçleri ile ilgili tanımlara bakıldığında, hepsinin planlama ile ilgili hazırlıkları içerdiğini görürüz. Çoğu yönetici, organizasyonunun süreklilik arz eden bir stratejik yönetim süreci olmasa bile, zaman zaman bir iş planı hazırlama gereksinimi duymuştur. Yöneticileri ya da şirketleri formal bir stratejik planlama çabası içerisine sokan genel amaçlar şunlardır:
· Organizasyonun içinde olduğu ya da olması gereken işlerin netleşmesi
· Güçlü ve zayıf yönler hakkında bilinç düzeyinin artması
· Fırsatların farkına varılıp, yararlanılması ve tehditlere karşı savunmanın oluşturulması
· Kaynakların daha etkin dağıtımı ve kullanımı
Stratejik Bir Kaynak Olarak Enformasyon Sistemlerinin Planlanması
Teknolojide son yıllarda yaşanan büyük gelişmeler sayesinde çoğu organizasyon eski iş uygulamalarına yönelik donanımlarının ve yazılımlarının, yeni teknolojilerin sunduğu avantajları sağlayamadığını fark etmişlerdir. Bu organizasyonların büyük bir çoğunluğu pazarda rekabet avantajı yakalayabilmek için yeni teknolojilere gözü kapalı yatırım yapmaktadır. Bazen de, mevcut durumunu koruyabilmek ve pazarda kalabilmek adına bu yatırımları yapmaktadır. Bununla beraber, yeterli araştırmalar yapılmadan gerçekleştirilen yatırımlar önemli miktarda mali kayıplara, çoğu durumda da şirketin varlığının tehlikeye girmesine yol açmaktadırlar. Enformasyon stratejileri, IS/IT yatırımlarına ya da projelerine yönelik bir portföydür. IS’in üzerine kurulacağı bir zemin hazırlamak için, hizmet verecek IT uygulamalarına yönelik mimarinin* tasarlanmasıdır. Yaygın görüş IS stratejilerini planlama sürecinin, işe yönelik stratejik düşünme sürecinden ayrı tutulamayacağı yönündedir. Böylece, IS stratejilerinin işletme stratejilerini kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerekliliği bir gerçek olarak karşımıza çıkar. Bir yanda IS stratejileri kapsamında gereksinimleri ile yer alan işletme stratejileri, diğer yanda da enformasyon stratejilerinin göz önünde bulundurması gereken ve IT sayesinde gerçekleşen yeni iş yapma yolları bulunmaktadır. Dolayısıyla işletme stratejilerinin analizi kaçınılmaz bir süreçtir. Yani, IS stratejileri departman stratejileri ile uyum içerisinde olmalıdır. 23 Bu noktada devreye giren Stratejik Enformasyon Sistemleri Planlaması (SISPStrategic Information Systems Planning), IS fonksiyonu ile işletme yönetimi arasında iletişimi sağlayan bir araç rolü oynamaktadır. Sürecin temelinde; işletmenin gereksinimlerinin ve yönünün, IS’in yönünü belirlemesi vardır. Bir SISP sürecinin sonunda, işletmeler tarafından elde edilmesi beklenen sonuçlar şunlardır:
· Organizasyonun maliyetli ve kritik bir kaynağının (IS) etkin yönetimi
· İşletme ve IS arasındaki iletişimi geliştirmek
· IS’in yönünü, işletmenin yönüne çevirebilmek
· Enformasyon ve süreçlerinin akışını planlamak
· IS kaynaklarının dağılımını etkin ve verimli bir şekilde halletmektir.
Enformasyon sistemlerinin planlanması son 15 yıl içerisinde kendisini göstermiştir. 1970’lerin sonunda temel amaç; bilgisayar kullanıcıları ile IT departmanı arasında iletişimi geliştirmek, üst yönetimin IT yayılımı ile ilgili desteğini arttırmak, IS’e yönelik daha isabetli gereksinim tahminlerinin yapılabilmesi, uygun kaynakların tahsis edilmesi, IT departmanının geliştirilmesi için gereken fırsatları tanımlamak, yeni bilgisayar uygulamalarını tanımlamaktı. En son olarak buna iki yeni amaç daha eklenmiştir. Organizasyonlara rekabet avantajı sağlayan stratejik enformasyon sistemleri uygulamalarının tanımlanması ve organizasyon çapında bir enformasyon mimarisinin geliştirilmesidir. SISP ile ilgili literatüre ve işletmelerdeki uygulamalara baktığımızda, birçok görüş ve model ile karşılaşırız. Ama genel olarak bir SISP süreci ana hatlarıyla aşağıdaki gibi işler:
1. Safha: Planlama sürecinin kurulması safhasıdır. Amaç-süreçler-kapsam ilişkisi bu noktada ele alınır ve belirlenir. İşletmenin misyonu, vizyonu, değerleri, amaçları, hedefleri ve iş öncelikleri belgelendirilir. Eğer işletmenin hâlihazırda bir planı varsa, bu bilgiler oradan temin edilir. Bu bilgilere genelde üst düzey yöneticiler seviyesinde yapılan görüşmeler sonucunda varılır. Ayrıca şirketin tarihçesi, işlerin tanımı, finansal özetler, sektöre yönelik bilgiler bu aşamada derlenir. Yapılan görüşmeler sonucunda çevresel faktörler değerlenir, işletmenin güçlü ve zayıf yönleri ortaya konur ve çevresel gereksinimlere odaklanılır. Tedarikçilerin ve müşterilerin gereksinimlerine ağırlık verilir.
2. Safha: İşletmenin yönü, daha detaylı bir şekilde belgelendirilir. Anahtar enformasyon ihtiyaçları belirlenir. Her bir enformasyon parçasına ya da yakalanmış veriye değil, yönetimin işletmeyi ayakta tutarken ihtiyaç duyduğu anahtar enformasyon parçalarına odaklanılır. Bu aşamada iş süreçlerinin tanımlanmasına ve belgelendirilmesine, iş süreçlerini geliştirme çabalarına girişilir. Ardından da işletmenin geleceğine yönelik olarak detaylı gereksinim analizleri yapılır.
3. Safha: Mevcut IS çevresi belgelendirilir. IS organizasyonunun tanımlanması, bireylerin rollerinin ve sorumluluklarının tanımlanması, grubun yeteneklerinin belirlenmesi bu aşamada gerçekleştirilir. Ayrıca IS giderleri ve eğilimleri sektörle kıyaslanır. Geciktirilmiş ya da gereksinim duyulan çeşitli IS/IT projeleri tanımlanır. IS sektöründeki gelişmeler ve bunun işletme çevresini, geleceğini nasıl etkileyebileceği ortaya konmaya çalışılır. Rakiplerin IS’i nasıl kullandıkları incelenir. Önceki aşamalarda ve bu aşamada yapılan analizler sonucunda en uygun IS misyonu ve vizyonu belirlenir. İşletmenin amaçlarına ulaşabilmesi için en uygun stratejik amaçlar ortaya çıkarılır. Her iş biriminin amacı ve IS’in bu amaca ulaşmada nasıl bir katkısının olabileceği belirlenir. Buna uygun olarak da teknik mimari ortaya çıkar. IS projeleri ve amaçları önceliklerine göre sınıflandırılır. Sorumluluklar ve politikalar netleştirilir. Ardından, IS hizmet mimarisi (IS stratejilerinin yürütülmesinde rolü olacak bireyleri ve süreçleri içerir) hazırlanır.
4. Safha: İşletme vizyonunun, çevresel gereksinimlerin, enformasyon ihtiyaçlarının, işletme uygulamalarının, işletme gereksinimlerinin ve teknik mimarinin değerlenmesini kapsar. Bunun sonucunda da, mevcut durum ile gelecekte arzulanan durum arasındaki boşluk belirlenerek, bunun nasıl kapatılabileceği üzerinde durulur. Maliyet, zaman ve kaynak tahminleri yapılır. Yatırımın geri dönüşü (ROI-return on investment), enformasyon kıyaslamaları, avantaj/dezavantaj analizleri bu aşamada gerçekleştirilir. IT’ye yapılan yatırımlar, işletme stratejilerine veya stratejik seçenekler yaratmaya destek verme pozisyonuna yükseldiğinden beri; “SISP sektörü” hem IT üreticileri, hem de yönetim danışmanları arasında gittikçe büyümeye başlamıştır. Tabii bu da birçok metodolojinin ve tekniğin geliştirilmesine neden olmuştur. Literatüre baktığımızda, SISP’nin aşağıdaki çalışma alanlarını hedeflediğini söylemek mümkündür:
· IS’e yapılan yatırımları işletme amaçlarına göre düzenlemek
· IT’den rekabet avantajı için yararlanmak
· IS kaynaklarının etkinlik ve verimlilik amacıyla yönetilmesi
· Teknoloji politikaları ve mimarisi geliştirmek Bu alanlardan ilk ikisi, IS stratejileri ile üçüncü alan enformasyon yönetim stratejileri ile ve dördüncü alan da IT stratejisi ile ilgilidir.
Her şirketin farklı bir planlama perspektifi vardır. Genelde şirketler etraflarını saran 6 temel koşula göre SISP metodolojilerini seçer ya da geliştirirler. Bunlar:
· Mevcut uygulama portföylerinin karmaşıklığı (ya da bu konudaki tecrübeleri)
· Şirketin gelişim aşaması
· Şirketin ve yöneticilerinin karşılaştığı anlık problemler
· Planlama safhası için mevcut kaynaklarının miktarı
· Şirketin içinde bulunduğu sektör
· Şirketin IS’e verdiği önem olarak ifade edilebilir.
Özetlemek gerekirse, SISP metodolojisi, IS kararlarının oluşumunu sağlayacak örgütsel düzenlemelerin gerçekleştirilmesini sağlar. Bu nedenle birçok organizasyon; İş Sistemleri Planlaması (BSP), Metod/1, Enformasyon Mühendisliği gibi SISP’yi uygulamalarına yardımcı olacak kalıplar (frameworks) kullanır. SISP yaklaşımı ise, prosedürlerin karışımını, teknikleri, kullanıcı-IS etkileşimini, özel analizleri ve rastgele keşifleri içerir. Yaklaşım metodun yerini ve yapısını açıklar. Bu sürecin dikkati ve tarzı, yürütme olasılığı üzerinedir.
Enformasyon Sistemleri Yaklaşımları
Çağdaş Bilgi Sistemi Yaklaşımları
Teknolojik olanakların hızla artması, bilgiye ulaşmadaki baş döndürücü hız, dünyadaki küreselleşme olgusu, artan rekabet bu anlamda bilgiye en kısa zamanda ulaşmak ve onu etkin olarak kullanmayı çok önemli kılmış ve bilgi sistemlerinde işlevsel anlayışın yanında çağdaş bilgi sistemi yaklaşımlarını da beraberinde getirmiştir.
Çağdaş bilgi sistemi yaklaşımları;
– Teknik yaklaşım
– Davranışsal yaklaşım
– Sosyoteknik yaklaşım olarak ele alınabilir.
Teknik Yaklaşım
Teknik yaklaşım, bilgi sistemlerinin incelenmesinde bu sistemlerin fiziksel teknoloji ve biçimsel yetenekleri yanında, matematik temelli normatif modellerin önemini de vurgulamaktadır. Teknik yaklaşıma katkıda bulunun disiplinler; bilgisayar, yönetim ve yöneylem araştırmasıdır.
Bilgisayar bilimi daha çok hesaplama yapabilen teorilerin geliştirilmesi, hesaplama yöntemleri ve etkin veri depolama ve ulaşma yöntemleriyle ilgilenmektedir. Yönetim bilimi, karar alma ve yönetim uygulamaları için modeller geliştirmenin üzerinde durmaktadır. Yöneylem araştırması da taşıma, stok kontrol ve üretim maliyetleri gibi örgütün seçilmiş parametrelerini optimize etmek amacıyla matematiksel teknikler üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Davranışsal Yaklaşım
Bilgi sistemleri alanının önemli bir kısmı, bilgi sistemlerinin uzun dönemli olarak sürdürülmesi ve geliştirilmesinde baş gösteren davranışsal konularla ilgilenmektedir. Stratejik işletme birleşmeleri, tasarım, uygulama ve yönetim gibi bu konular, teknik yaklaşımda yer alan modellerle anlamlı bir şekilde incelenemez. Diğer davranışsal disiplinler, bilgi sistemlerinin önemli kavram ve yöntemlerine katkıda bulunurlar. Örneğin, sosyoloji bilimi, ekiplerin ya da takımların bilgi sistemlerini nasıl geliştirdiklerini ve bu sistemlerin bireyleri, grupları ve tüm örgütü nasıl etkilediği üzerinde incelemeler yapmaktadır.
Sosyoteknik Bilgi Sistemi Yaklaşımı
Yönetim bilgi sistemlerine ilişkin çalışmalar, yöneticilerin bilgisayar üzerinde yoğunlaştığı 1970′li yıllarda ortaya çıkmıştır. Yönetim bilgi sistemleri, sistemlerin ve uygulamaların inşa edilmesiyle ilgili uygulama çalışmalarıyla bilgisayar bilimi, yönetim bilimi ve yöneylem araştırmalarına ilişkin teorik çalışmaları birleştirmektedir. Yönetim bilgi sistemi aynı zamanda sosyoloji, ekonomi ve psikoloji tarafından desteklenen davranışsal konulara özen göstermektedir.
Sosyoteknik sistem bakış açısı, bilgi sistemlerine sadece teknik açıdan bakma yanılgısından kaçınmaya yardım eder. Teknik ve davranışsal unsurlar birlikte ele alınmalıdır. Teknolojik güç ve maliyet optimize edilmelidir. Sosyoteknik bilgi sistemi yaklaşımda teknoloji, örgütsel ve bireysel gereksinimlere göre tasarlanıp geliştirilmelidir.
Örgüt ve bireyler, teknolojinin avantajlarından yararlanacak şekilde donatılmalı ve bunun için de gerekli eğitimleri almaları sağlanarak ve motive edilmelidirler. Aşağıdaki şekilde sosyoteknik bilgi sistemi yaklaşımı açıklanmaktadır. Bu yaklaşımlar ve gelişmeler çerçevesinde işletme bilgi sistemlerini aşağıda sunulacağı gibi değerlendirmek mümkündür.
Bir Örnek: Guess Firmasının Dijitalleşme Çabası
1980′lerde ve 1990′ların başlarında Guess kot ve gündelik kıyafet pazarının hakimiydi. Aile şirketi olarak iş yaşamına başlayan bu işletme, 1997 yılında büyük bir işletme olmuş ve kontrol ve idaresi zorlaşmıştır. Ayrıca, Levi’s ve Gap gibi işletmelerle rekabet gün geçtikçe zorlaşmıştır.
Bu noktada, işletmenin başkan yardımcısı Marciano’dan işletmeyi tepeden tırnağa yenilemesi istenmiştir. Marciano işe, iş gücünü %6 azaltarak ve üretimin dörtte üçünü de deniz aşırı fabrikalara taşıyarak başlamıştır. Ayrıca, 2003 yılı için şimdiki satış gelirinin üç katı olan 2 milyar dolar satış geliri hedeflemiştir. Bununla birlikte, satış gelirini arttırırken maliyetleri azaltabilmek içinde İnternet’i kullanmıştır.
Guess, işletme içi ve dışı süreçleri İnternet’e taşımıştır. Cisco Systems ile çalışarak işletmenin teknolojisi geçmiş tüm şebeke ekipmanlarını yeni teknolojik ürünlerle değiştirmiştir. Bu sisteminde yeni yazılımlar kullanarak tedarikçileri ile Amerika içindeki ve dışındaki 1000′den fazla işletmeyle iletişim kurmuştur. Bu sistem sayesinde, satıcı işletmeler siparişlerini günün her saati verebilmişler ve verilen siparişin durumu bu sistem üzerinden öğrenilebilmiştir. Sistem üzerinden tüm satıcılara kataloglar ürün kod numaralarıyla gönderilmiş, yanlış siparişler ve iadeler en aza indirilmiştir. Yeni sistemle sipariş verme süreci bir ya da iki güne indirilmiş, depolarda çalışan sayısı 350′den 110′a düşürülmüştür.
Bununla birlikte, perakende müşteriler içinde İnternet’te site oluşturulmuş ve bu siteden büyük satış rakamlarına ulaşılmıştır. Tedarikçilerden gerekli ürünlerin satın alınması, yeni mağaza mimari planının gözden geçirilmesi ve seyahat düzenlemelerinin yapılması gibi işletme faaliyetlerinin yürütülmesinde de İnternet teknolojisinden yararlanılmıştır. İşletme, yakın gelecekte, bu sistemlerin işletmenin telefon ve faksla yaptığı işin yerini alacağını düşünmektedir. Ayrıca, işletme, bu sistemle tedarikçi, işletme ve müşteri yönetim zincirinin verimli işleyeceğine ve idari harcamaların azalacağına; buna bağlı olarak, gelirin artacağına ve maliyetlerin düşeceğine inanmaktadır. Guess, 1997′den sonra yaptıkları ile yirmi birinci yüzyılda işletmelerin nasıl idare edilmesi gerektiğini göstermektedir.
SONUÇ
Globalleşen Dünyamızın en önemli dönüşüm süreçlerinden biri de teknolojidir. Teknoloji geliştikçe insanların yaşamındaki en temel öğelerden, devletlerin yönetimine kadar değişen ve gelişen bir süreç ortaya çıkmaktadır.
Teknolojinin gelişmesi tabi ki endüstri firmalarının da kendini değiştirmesi ve geliştirmesi sürecini beraberinde getirmektedir. Değişen teknoloji dünyasında endüstrilerinde var olabilmesi için; enformasyon sistemlerinin sürdürülebilir, çağdaş yaşam koşullarına uyumlu ve en önemlisi bir düzen içerisinde olması gerekliliğidir. Enformasyon sistemlerinin işletmelere entegre olabilmesinin en önemli koşulu işletmelerin dijital süreçle uyumlu hale getirilmiş olmasıdır.
Dijitalleşmesini tamamlayan işletme daha sonra enformasyon sistemlerinin metotlarıyla doğru strateji oluşturmak ve doğru pazar kitlelerine ulaşmak için düzenli bir iletişim sistemi ağına ihtiyacı vardır. Bunların tamamlanmasının ardından işletmenin enformasyon sistemlerini kullanması, verilerin depolanması, doğru alt yapının sağlanıp sağlanmadığı hakkında bir nevi “ar-ge”sel bir çalışma ve araştırma içerisinde olması gerekmektedir. İşletmelerin doğru dijitalleşme süreçlerini tamamlaması ve oturmuş bir enformasyon sistemine sahip olması; işletmelerin gelişim stratejilerini oluşturma kararlarını alırken, daha sağlıklı bir yol izlemesini sağlayacaktır.
Kısacası, enformasyon sistemleri işletmelerin artık tamamen yönetimsel süreçlerini oluşturan bir forma girmiştir. Bu sistemleri kullanırken planlı, düzenli ve stratejik yaklaşımlar yapılıp, doğru iletişim altyapısı yatırımları yapılırsa hem işletmenin ekonomik geleceği hem de o işletmenin bağlı olduğu ülke ekonomisi geleceği gayet sağlıklı bir şekilde yürütülebileceği kanısına vardım. Enformasyon sistemi demek artık işletmenin adından sonraki en önemli stratejik adı yani şirketin dijital adı demektir.
KAYNAKÇA
Mahmoud M. Yasin ve John V. Quigley, ‘The Utility of Information Systems: Views of CEOs and
Information System Executives’, Industrial Management & Data Systems, Cilt 94, Sayı 5, 1994, s. 25.
Richard L. Daft, Management, South Western College Publishing, 2003, s. 683.
A. W. Court, ‘The relationship between information and personal knowledge in new product
development’, International Journal of Information Management, Cilt17, Sayı 2, 1997, s.124-125.
Pat Finnegan ve Ciaran Murphy, Information Systems at the Core, Blackhall Publishing, 2000, s. 76.
Robert D. Galliers ve Dorothy E. Leidner, Strategic Information Management, Butterworth Heinemann,
2003, s. 1.
John Ward ve Joe Peppard, Strategic Planning for Information Systems, John Wiley & Sons, 2002, s. 3.
R. D. Galliers ve A. R. Sutherland, ‘The Evolving Information Systems Strategy’, Strategic Information Management, Butterworth Heinemann, 2003, s. 35.
Michael E. Porter ve Victor E. Millar, ‘How Information Gives You Competitive Advantage’, Harvard Business Review, July-August 1985, s. 150.
Z. T. Temtime, S. V. Chinyoka ve J. P. W. Shunda, ‘Toward strategic use of IT in SMEs: a developing country perspective’, Information Management & Computer Security, 11/5, 2003, s. 230.
M. Broadbent, P. Weill ve B. S. Neo, ‘Strategic Context and Patterns of IT Infrastructure Capability’, Strategic Information Systems, 8, 1999, s. 158.
Porter, How Information…, s. 149-152.
Robert I. Benjamin, John F. Rockart, Michael S. Scott Morton ve John Wyman, ‘Information Technology: A Strategic Opportunity’, Sloan Management Review, 25, 3, 1984, s. 3.
Benjamin, Information Technology…, s. 3-10.
Yolande E. Chan, Sid L. Huff ve Duncan G. Copeland, ‘Assessing realized information systems strategy’, Journal of Strategic Information Systems, 6, 1998, s. 273.
Chan, Assessing realized…, s. 273-277.
David Hussey; Strategic Management: From Theory to Implementation, Butterworth-Heinemann, 1998, s.72.
Hussey, Strategic…, s. 56.
Hussey, Strategic…, s. 70-71.
Thompson, Understanding…, s. 401-403
3A. R. Teubner ve M. Mocker, ‘Strategic Information Planning-insights from an action research project in the financial services industry’, Working Paper, Sayı 3, European Research Center for Information Systems, April 2005, s. 12-13.
L. Lederer ve V. Sethi, ‘The information systems planning process: meeting the challenges of information systems planning’, Strategic Information Management: Challenges and Strategies in Managing Information Systems, Butterworth-Heinemann, 2003, s. 217.
Anita Cassidy, A Practical Guide to Information Systems Strategic Planning, St. Lucie Press, 1998, s. 1- 32.
M. J. Earl, ‘Approaches to Information Systems Planning: Experiences in Strategic Information Systems Planning’, Strategic Information Management: Challenges and Strategies in Managing Information Systems, Butterworth-Heinemann, 2003, s. 181-182.
Earl, Approaches to…, s.189-200
S.K. Min, E. H. Suh ve S. Y. Kim, ‘An Integrated Approach Toward Strategic Information Systems Planning’, Journal of Strategic Information Systems, 8, 1999, s. 375–376.
http://fbemoodle.emu.edu.tr/pluginfile.php/38907/mod_resource/content/1/yont%204
https://www.perakendeokulum.com/cagdas-bilgi-sistemi-yaklasimlari