Bu model, yıllık geliri 750 milyon Euro veya daha fazla olan çok uluslu işletmeler grubunun üyesi şirketlerin, faaliyet gösterdikleri her bir ülkede elde ettikleri gelir üzerinden, asgari düzeyde vergi ödemesini sağlamak için tasarlanmıştır.
Bu kapsamda, küresel asgari kurumlar vergisi oranı %15 olarak belirlenmiştir. Yani çok uluslu işletmelerin, düşük vergileme yapılan veya hiç vergileme yapılmayan ülkelerdeki şube ve iştiraklerinin en az %15 oranında vergi yüküne katlanmaları amaçlanmaktadır. Bu amaçlanan modelle birlikte çok uluslu işletmelerin gelirsel anlamdaki faaliyetlerinin tespiti ve buna göre de devletlerin üretim faaliyetlerinin kontrolü ve de üretim faaliyeti yapılan yerin kaynağında vergileme yapılması amaçlanmaktadır.
Kurallar kapsamında çok uluslu işletmelerin, faaliyet gösterdikleri her bir ülke için efektif vergi oranlarını hesaplamaları ve her bir ülkedeki efektif vergi oranları ile %15 asgari oran arasındaki farka isabet eden tutar kadar ilave vergiyi (top-up tax), nihai ana kuruluşlarının bulunduğu ya da faaliyet gösterdikleri ülkede gelire dahil etme kuralı (İncome İnclusion Rule) kapsamında ödemeleri öngörülmektedir.
Modelde ülkeler için dikkate alınması gereken üç vergi düzenlemesi söz konusudur. Bunlar;
Birincisi, efektif kurumlar vergisi %15’in altında kalan işletmelerden, nihai ana kuruluşun bulunduğu ülkede alınacak çokuluslu ek vergi (Multinational top-up tax).
Örneğin, çok uluslu şirketler grubuna dahil nihai ana şirket A Ltd X ülkesinde bulunsun. Aynı gruba dahil B Ltd, Sütun II uygulamasının olmadığı A ülkesinde yer alsın.
B Ltd bir vergilendirme döneminde 300 milyon Euro kâr elde etmiş ve bunun üzerinden %12 efektif oranda vergi ödemiş olsun. Sütun II kurallarına göre, %15 efektif kurumlar vergisi oranına getirebilmek adına 9 milyon Euro çokuluslu ek verginin A ülkesi tarafından tahsil edilmesi gerekecek. Yani vergi standardizasyonu sağlanması için belirlenen oran olan %15 e tamamlamak adına oranın altında şirketlerden alınan vergiler için eksik kalan oran kadar ek vergiyle oransal anlamda vergi standardizasyonuna bağlamak amaçlanıyor ve de üretim faaliyetinin yapıldığı yerde vergileme yapılıyor.
İkinci vergi düzenlemesi ise, yerel ilave vergi (Domestic top-up tax) olarak adlandırılmakta ve efektif kurumlar vergisi %15’in altında kalan işletmelerden alınması gereken ek verginin nihai ana kuruluşun bulunduğu ülke yerine, düşük kurumlar vergisi uygulayan ilgili ülkede ödenmesi öngörülüyor.
Örneğe göre B Ltd’den eksik alınan kurumlar vergisinin, bulunduğu A ülkesinde yapılan düzenleme kapsamında getirilen yerel ilave vergi kapsamında tahsil edilmesi söz konusu olacaktır. Bu durumda, yerel ilave vergi ile birlikte efektif kurumlar vergisi %15’e ulaşacağından X ülkesinde çok uluslu ek vergi tahsil edilemeyecektir. Yani bir nevi çifte vergilemeden ve olası ek verginin üretim yapılan yerin kaynağından saptırılmaması amaçlanmaktadır.
Üçüncü düzenleme ise düşük oranda vergilendirilmiş işletmelerin, ilgili ülkelerdeki mevzuat ve uygulama eksikliklerinden dolayı yukarıdaki ek vergilere tabi tutulmadığı durumlarda, çok uluslu şirketler grubunun iştirak ya da şubesinin bulunduğu üçüncü bir ülkede vergilendirilmesini amaçlayan az vergilendirilmiş ödeme kuralı (Undertaxed Payment Rule)’dır.
Örneğin, ABC çokuluslu şirketler grubu üç şirketten oluşsun ve A Ltd, X ülkesinde bulunan nihai ana işletme olsun. Y ülkesinde bulunan B Ltd, bir vergilendirme döneminde 20 milyon Euro kâr etmiş ve efektif kurumlar vergisi %10 olsun.
B Ltd’nin faaliyet gösterdiği Y ülkesinde yerel ilave vergiye, nihai ana işletmenin bulunduğu X ülkesinde çokuluslu ek vergiye tabi tutulmamışsa, şirketler grubuna dahil C Ltd’nin bulunduğu Z ülkesinde az vergilendirilmiş ödeme kuralı uygulanacaktır ve bu kapsamda C Ltd’nin vergi yükü artırılacaktır. Yani burada da vergi standardizasyonu sağlamak , vergi yükünün işletme ticaretine zarar vermemesi ve de ticaret gelirlerinin kontrol edilmesi adına en az vergilenen yerden ticaret faaliyetleri üzerinden vergileme amaçlanmaktadır.
İş bu durum ;uluslararası vergi alanında 1 Ocak 2024 ve sonrası vergilendirme dönemleri kapsayacak şekilde başlaması beklenerek planlanmaktadır.
Türkiye özeline bakalım;
– Türkiye’de ise durum biraz daha farklı uygulanacak.
Uygulama tasarısına göre;
Asgari kurumlar vergisinin hesabına iki farklı kriter getirilmesi ön görülmektedir:
Birincisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının (ticari bilanço karının) %10’u,
İkincisi ise, beyan edilen hasılatın (net satışların) %2’sinin (Banka ve finans kurumlarında aktif toplamının %2’si) %10’u.
Örnek vermek gerekirse;
A A.Ş’nin ; 2024 yılı mali bilanço bilgileri şu şekildedir;
Net Satışları: 20.000.000.000,00 TL
Ticari Bilanço Karı: 15.000.000.000,00 TL
İstisna: 5.000.000.000,00 TL
İndirim: 3.000.000.000,00 TL
Kurumlar Vergisi Matrahı: 15.000.000.000,00-5.000.000.000,00 -3.000.000.000,00 = =7.000.000.000,00 TL
Hesaplanan Kurumlar Vergisi: 7.000.000.000,00 x 0,25 (2024 Yılı Kurumlar Vergisi Oranı) =1.750.000.000,00 TL
Asgari Kurumlar Vergisi Hesaplarsak;
- Kritere göre hesap yaparsak;
Ticari Bilanço Karı’nın indirim ve istisnalar düşülmemiş tutarının %10’u şeklinde hesaplayacağız;
Ticari Bilanço Karı: 15.000.000.000,00 TL
Asgari Kurumlar Vergisi Oranı: %10
Hesaplanan Kurumlar Vergisi: 15.000.000.000,00 x 0,10 = 2.500.000.000,00 TL
2. Kritere göre hesap yaparsak;
Net Satışların %2’sinin %10 u şeklinde hesap yapacağız. (İş bu hesap banka ve finans kuruluşları bilançosu için geçerlidir.)
Net Satışlar:20.000.000.000,00 TL
Net Satışların %2’si: 20.000.000.000,00x 0,02 =400.000.000,00 TL
Asgari Kurumlar Vergisi Oranı: %10
Hesaplanan Asgari Kurumlar Vergisi: 400.000.000,00 x 0,10 =40.000.000,00 TL
İş bu örneklem hesaplama bazında baktığımızda normalde 2024 yılının hesaplanan kurumlar vergisi 1.750.000.000,00 TL iken; asgari kurumlar vergisi hesaplaması devreye girdiğinde 2.500.000.000,00 TL ye yükselmiştir. Yani asgari kurumlar vergisi devreye girdiğinde 750.000.000,00 TL fazladan vergi hesaplanmıştır.
SONUÇ
Asgari Kurumlar Vergisi; Dünya da ticaretin kontrolünün sağlanması, çok uluslu şirketlerin üretim faaliyetlerinin geniş kapsama yayılmasından dolayı ve de bu faaliyetlerden ülkelerin yaşadığı makro ekonomik problemlere önlem alınabilmesi için oluşturulan bir vergi sistemi önerisidir.
Ayrıca bu vergileme ekonomik faaliyetin gerçekleştiği yerden vergilemeyi amaçlayarak ülke ticaretlerini ve üretim faaliyetlerini de kontrol anlamında da planlanmış bir vergi sistemi önerisidir.
Türkiye özelinde bakıldığında ise bu uygulamanın hem iyi hem de kötü yanları var;
İyi yanı; yatırımcılardan ek vergi geliri elde ederek ülke GSMH ‘ya katkı sağlamak.
Kötü yanı ise; ülkemizde görülen yüksek vergilemelerden dolayı bu vergilemeyi de getirirsek hem şirketlerin vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma gibi yollara başvurma riski vardır hem de yatırımcıların ülkemize yatırım yapma oranında azalma riski vardır.
Ancak özellikle dolaylı vergilerin oranlarının hafifletilmesi gibi düzenlemeler yapılırsa en azından bu ek verginin yükü daha az hissedilir ve de ülkemiz vergi geliri için daha somut bir kazanç sağlanması yolunda önemli bir adım atılabilir.
Genel anlamda bu vergi düzenlemesini ekonomik açıdan yorumlamak gerektiğindeyse; David Ricardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlükler teorisi uyarınca hem ticaretin dengesini kontrol edebilecek hem de üretim faaliyetlerinin kaynağında vergilendirilmesi sağlanırsa Dünya ticaretine yön veren ve de ülke ekonomilerine can suyu verecek bir ek vergilemedir.
Ancak bu tür ek vergilemelerin makro ekonomik dengeler açısından maliyet enflasyonuna yol açabileceği riskini de hatırlatmakta fayda vardır.
KAYNAKÇA
–https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/sirketlere-surpriz-duzenleme-asgari-kurumlar-vergisi/750386
https://www.sanayi.gov.tr/destek-ve-tesvikler/yatirim-tesvik-sistemleri/md0203011615
MÜCTEBA ONURHAN ÖZMUMCU
EKONOMİST-DENETÇİ